İmamoğlu: “Ne zaman sprint atacağını bilen 100 metre koşucusu ve asla pes etmeyecek bir maraton koşucusuyum”
Dünyada iki kıta arasında düzenlenen tek maraton olan 45. İstanbul Maratonu, bu yıl 5 Kasım’da “100 Yıl Koşusu” başlığıyla 45 bin kişinin katılımıyla koşulacak. Türkiye İş Bankası 45. İstanbul Maratonu’nun tanıtım toplantısına katılan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, bir gazetecinin “100 metre koşucusu musunuz yoksa maraton koşucusu musunuz?” sorusunu yanıtladı. “Aslında ben sporda öyle bir insanım ki, arkadaşlarına asla sırtını dönmeyecek biriyim.” “Gözü siyasete bakan bir kaleci gibiyim. Ne zaman koşacağını bilen, iyi bir 100 metre koşucusuyum. Ama aynı zamanda hayattan, ilkelerinden ve siyasetteki duruşundan asla vazgeçmeyen bir maraton koşucusuyum.” cevap verdi.
İki kıta arasında düzenlenen tek maraton olma özelliğini taşıyan 45. İstanbul Maratonu, bu yıl 5 Kasım’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraki olarak düzenlenecek. Spor İstanbul AŞ organizasyonunda ve Türkiye İş Bankası sponsorluğunda yürütülecek. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yıl dönümünde, 45 bin kişinin katıldığı “100 Yıl Koşusu” başlıklı Türkiye İş Bankası 45. İstanbul Maratonu’nun tanıtımı amacıyla basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısında sırasıyla; Spor İstanbul Genel Müdürü Renay Onur, Türkiye Atletizm Federasyonu Başkanı Fatih Çintımar, Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Ortan ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu birer konuşma yaptı.
Maratonun insanlığın en eski yarışlarından biri olduğunu belirten İmamoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle oldu:
“YÜZYILIN YARIŞI HIZ KESMEDEN DEVAM EDİYOR: Bu yarışı, bu hafta 100. yılını kutlayacağımız Cumhuriyet ile birlikte sizlerle paylaşıyoruz. Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının bizlere bıraktığı bu kıymetli miras, bu en büyük miras, maratonla belki de pek çok benzerlik taşıyor. Maratonumuzun bu yıl ‘100 Yıl Koşusu’ adı altında başlayacak olması da ayrıca değerli olacaktır. Maraton koşusu fiziksel dayanıklılığın yanı sıra zihinsel dayanıklılık da gerektiren bir yarıştır. Aşılması gereken zorluklar, uzun boşlukları geride bırakırken insanın iradesini ve sabrını gerçekten sınar. İnsanların hayatı da bir maratondur. Aslında kurumların uzun vadeli bakış açıları ve yol yürüyüşleri maratonlara çok benziyor. Sağlam olmak esastır. Bugün 100’üncü yılımızı kutladığımız bugün, ülkemizi düşmandan kurtarırken, Misak-ı Milli’miz kapsamında yepyeni bir ülke kurarken gösterilen dayanıklılık ve iradenin ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlıyoruz. Dönemin kaynaklarını okuyan herkes, ülkemize göz diken, dönemin en büyük ordularına karşı ne kadar eşsiz bir irade gösterildiğini, ne kadar büyük zorlukların aşıldığını görür ve kabul eder. Gurur duymalıyız, onur duymalıyız, minnettar olmalıyız. Milletimizin dehası tüm dünya tarafından kabul edilen bir liderin bir araya getirdiği büyük iradesi tam 100 yıldır devam etmektedir. Yüzyılın koşusu hız kesmeden devam ediyor.
ATATÜRK’ÜN ‘MEDENİYETTEN, BİLİMDEN VE BİLİMDEN GÜÇ ALIYORUZ VE ONLARA GÖRE YÜRÜYORUZ’ SÖZÜ, BUGÜN YENİLİKLERİNİ KORUYOR: Maratonu tamamlamak için makul bir hedef belirlemek ve bu hedefe ulaşmak için sistemli ve disiplinli bir antrenman rejimine sahip olmak gerekir. 42 kilometreyi aşan bu koşuya kendinizi hazırlarken hedefleriniz doğrultusunda antrenman yapmalı ve mutlaka hazır olmalısınız. Bu hazırlıkların mutlak bilimsel temellere dayanması ve çok iyi bir eğitim sürecinden geçmesi gerekmektedir. Atatürk’ün ve Cumhuriyetimizi kuran tüm arkadaşlarının belki de yaptığı en doğru şey; Savaşlardan sağ çıkmış, ne yazık ki iş gücünün çoğunu kaybetmiş, ekonomik açıdan geri kalmış bir milletin, ne olursa olsun modern ve çağdaş hedefler koyması aslında bizim büyük başlangıç anımızdır. Genç Cumhuriyetimizin medeniyet yarışına büyük dezavantajlarla girdiğini hepimiz biliyorduk. Önümüzde olan ve aradaki farkı açan ülkeleri yakalayıp, onların seviyesini yakalayıp aşmak çok zor görünüyordu. Aslında o zamanlar pek çok kişi için muhtemelen imkansız görünüyordu. Ülkemizin kurucularının sarsılmaz, doğru hedefler belirleyip bunu eğitimden birçok alana doğru devrimlerle halkımızın hayatına taşıdığı bir dönemde, bilime ve özellikle modern bilime olan inançla yol yürümenin büyük bir başarı olduğunu belirtmek isterim. bu yolculuğun değerli bir karakteri. Mustafa Kemal Atatürk, 31 Ağustos 1925’te Çankırı’da halka hitaben yaptığı konuşmada, ‘Medeniyetten, bilimden, bilimden güç alıyoruz ve ona göre yürüyoruz. ‘Başka bir şey tanımıyoruz’ sözü bugün de güncelliğini koruyor.
YÜZYILIN YARIŞI BU GÜVENLE BAŞLADI VE DEVAM EDİYOR: Maraton koşmak için güvenebileceğiniz ilk kişi kendinizsiniz. Yeteneklerinize, fiziksel kapasitenize ve ruhsal dayanıklılığınıza güvenmeden bu kadar uzun bir koşuyu tamamlamanız mümkün değil. Sporun en güçlü yarışlarından birinde, boşlukları geride bıraktığınız gibi güvensizliklerinizi de geride bırakıyorsunuz. Yara alan, hakim olduğu coğrafyaları kaybetmiş, ekonomik olarak büyük zorluklar yaşayan bir milleti yeniden motive etmenin ne kadar zor olduğunu bilirsiniz. Ama belki de işin sırrı ‘Türkçe’dir; ‘Yemek, çalışmak, güvenmek’ gibi çok kolay gibi görünse de olağanüstü bir mücadeledir ve tam da bu yolculukta hepimize inanılmaz bir inanç ve umut aşılamıştır. Tüm dünya savaşlar ve ifşaatlarla kaosa sürüklenirken halkımızın özgüveninin, yeniden ayağa kalkıp süper bir ülke kurma yeteneğinin arkasında o büyük güven duygusu yatıyordu. Yüzyılın koşusu bu inançla başladı ve devam ediyor. Atatürk’ün milletimize olan sonsuz güvenini bugün kalbimizde ve aklımızda taşıdığımızın hepimiz bilincindeyiz. Bu inanç olmadan hiçbir şeyi başaramayız. Yarışın ilk metrelerinde pes ediyoruz.
MARATON İLE CUMHURİYETİMİZ ARASINDAKİ BİR DİĞER BENZERLİK, MARATONU HİÇBİR ZAMAN YALNIZCA KOŞMAMANIZDIR: Maraton koşusu ile Cumhuriyetimiz arasındaki bir diğer benzerlik; Maratonu asla yalnız koşamazsınız. 42 kilometreyi aşan parkurda insana dair pek çok hikaye yazılıyor. Spor tarihinin en unutulmaz ‘adil oyun’ hikayeleri bu uzun vadede yaşandı. Burada bitkin rakiplerini kucaklarına alıp bitiş çizgisine birlikte gittikleri anları gördük. Maratonu sadece şampiyon olmak değil, derece ne olursa olsun bitirmek de çok önemli. Maraton, kişisel olduğu kadar sosyal bir spordur da kabul edelim. Uzun vadede tüm farklılıkları kaybedersiniz. Eşitsiniz ve birliktesiniz. Yarışı bitirmek ve güçlü parkuru geride bırakmak her katılımcının ortak hedefidir. 100. yılımıza giren Cumhuriyetimizde zaman zaman kutuplaşmalar yaşasak ve işbirliği yapmayı unutsak da aslında büyük oranda başarılı olduğumuzu görüyoruz. İç savaşların ve günümüzde büyük uluslararası krizlerin ve savaşların yaşandığı komşularımızdan farklı olarak ülkemizi çok özel bir noktaya taşıdığımızı hep birlikte yaşıyoruz. Bizi bir arada tutan ve eşsiz hikayeler yazmamızı sağlayan birlik ruhu. Cumhuriyeti benimsemiş ve değerlerini hayatının her alanına yansıtmış milyonlarca insanımızın, biraz sosyal miras bırakırsak, yeniden çok daha büyük bir tarih yazmaya aday bir toplum olduğunu hatırlatmak isterim. arkasında gerginlikler var.
İŞ BANKASI KUMBARA MEDYA’YI TAKİP EDEN ÇOCUĞUN İBB LİDERİ OLMASI TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN ÜRÜNÜDÜR: Cumhuriyetin 29 Ekim 1923’te kurulmasının ardından 2 Kasım 1923 Pazar günü Türkiye Milli Olimpiyat Birliği kuruldu. Harika bir görünüm. Ocak 1924’te Milli Olimpiyat Birliği kanunumuz çıkarıldı. Biz de 22 sporcumuzla Paris 1924’e katılıyoruz. 100 yıl sonra 100’ü aşkın sporcumuzla bu kez Fransa’ya, Paris’e geri döneceğiz. Güçlü koşu karakterimizle, 2036 yılında İstanbul’u dünyanın en güzel olimpiyatları yapma iradesini ortaya koyan şehir olma arzusuyla yolculuğumuza devam ediyoruz. Türkiye’nin bir olimpiyat ülkesi, İstanbul’un ise olimpiyat ülkesi olduğunu tüm dünyaya kanıtlayacağız. Bu maratona olan tutkumuzla ve 2036 yılında ev sahibi olmamızı ümit ederek ilk günlerden itibaren olimpik bir şehir haline geldik. 45. İstanbul Maratonu’nun 1924 yılında Mustafa Kemal’in direktifiyle kurulan Türkiye İş Bankası sponsorluğunda yapılması çok değerli. Atatürk. 100. yılımızda iki kurumun bir araya gelmesinden ve böyle bir maratonu birlikte başarmış olmamızdan büyük gurur duyuyorum. Çocukluğunda ilkokul birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci sınıfta okuyan bir çocuk, banka açılmadan önce İş Bankası’nın önünde ‘Kumbara Dergisi’ni bekliyordu; Bugün İstanbul’da bir Belediye, İş Bankası ile birlikte İstanbul Maratonu’nu hazırlıyor ve koşuyor. Cumhurbaşkanlığının Türkiye Cumhuriyeti’nin işi olması gerektiğini düşünüyorum.
SOKAKLARINDA SPOR YAPILACAK BİR ŞEHİR, SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAMI OLAN BİR ŞEHİRDİR: Sokaklarında spor yapılabilen bir şehir, sürdürülebilir yaşamın olduğu bir şehirdir. Bu yıl ilkini düzenlediğimiz İstanbul Bisiklet Türü ile bunu bir kez daha anlattık. 45. maratonumuzla bunun altını bir kez daha çizeceğiz. Dünyanın her yerinden sporcuları şehrimizin sokak ve caddelerinde, dünyanın en eşsiz manzarasına sahip köprüde ağırlayacağız. İstanbul’un her köşesinde spor yapılabilecek bir metropol olduğunu anlatacağız. Gelecekte birçok büyük spor etkinliğine ev sahipliği yapmaya çok uygun bir aday olduğumuzu tüm dünya spor yönetimi kurumlarına bir kez daha anlatacağız. Halk yarışımızda yüzbinler yeniden bir araya gelecek. İnsanlar yaşı, cinsiyeti, ekonomik durumu ne olursa olsun birlikte koşacak, Boğaz’ı birlikte geçecek. Toplumsal dayanışmanın, birlik ve sporun insanları bir araya getirme gücünün en güzel örneklerini sergileyeceğiz. Türkiye İş Bankası 45. İstanbul Maratonu, dünyanın en güzel şehrinde, birçok tarihi ve kültürel mirasımızın çevresinde koşulacak. Ne kadar güzel bir şehir olduğumuzu, dünyanın kültür başkenti olduğumuzu bir kez daha dünyaya anlatma fırsatı doğacaktır.
ÇİÇEK SOLON ŞENSOY BUGÜN BİZİMLE: 17 yaşından bu yana olimpiyat hayaliyle yaşayan ve dünyanın dört bir yanına koşan Çiçek Solon Şensoy bugün aramızda. “Atatürk’ün gösterdiği idealleri yaşayan ve yaşatan, Türkiye’nin ilk kadın atletizm takımı antrenörü olan Sayın Şensoy’a sporumuza katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.”
“SİYASETTE ARKADAŞLARINA ASLA SIRT DÖNMEYECEK BAKIŞLI BİR KALECİ GİBİYİM”
Konuşmaların ardından İmamoğlu ve diğer katılımcılar gazetecilerin sorularını yanıtladı. İmamoğlu, “Maraton, siyasetçilerin sıklıkla kullandığı bir metafor. Ancak Can Yücel, Deniz Gezmiş’i de en iyi 100 metre koşan 100 metre koşucusu olarak tanımlıyor. “100 metre koşucusu musun yoksa maraton koşucusu musun?” “Ben aslında sporda böyleyim: Asla arkanı dönme” Siyasette arkadaşlarına dönmeyecek bakışlara sahip bir kaleci gibiyim. Ne zaman sprint atacağını bilen, iyi bir 100 metre koşucusuyum. Ama Ben de hayattan, ilkelerinden, siyasetteki duruşundan asla taviz vermeyecek bir maraton koşucusuyum” diye yanıtladı. Soru-cevap bölümünün ardından maratonda giyilecek tişörtler basın mensuplarına tanıtıldı.